Sezonun ilk yarısında takım 27 puan toplayıp 5. oldu. Süper Lig'in Konyaspor ve Karabükspor'un ardından en çok koşan takımıydı. Evet pahalı ve yetenekli oyuncuları yoktu ama ucuz olmasına rağmen savaşan bir takım kurulmuştu.
Haber Giriş Tarihi: 10.06.2017 17:41
Haber Güncellenme Tarihi: 10.06.2017 17:41
Kaynak:
Haber Merkezi
https://www.bursasporum.com
Futbolist yazarlarından Sinan Yılmaz, Bursaspor'un son durumunu değerlendirdi.
Bursaspor bu hale nasıl düştü?
Süper Lig'de 7 yıl önce şampiyonluk kutlayan Bursaspor, 7 sezon içinde yaptığı yanlışlar dolayısıyla az daha bu sezon küme düşecekti. Üstelik küme düşmeseler bile gelecek adına güzel değil sıkıntılı günler bekliyor çünkü mali açıdan Bursaspor'un birkaç yıl kemer sıkması gerek. Kulüp üzerinde ve yöneticiler üzerinde büyük bir baskı gücü olan taraftar ise geleceği kurtarmak için kemer sıkılmasını değil, transferi talep ediyor. Nasıl başarı bir günde gelmiyorsa, çöküş de bir günde gelmedi. Bursaspor'un son beş teknik direktörü Daum, İrfan Buz, Şenol Güneş, Ertuğrul Sağlam ve Hamza Hamzaoğlu'ydu. Bu beş isim de Türkiye standartlarına göre ortalamanın üstünde veya potansiyeli olan isimler olsa da Bursaspor'da hiçbiri beğenilmedi. Zira bir kez şampiyon olmanın en ağır bedeli, her sezon şampiyonluk beklentisine girmek oldu. Kulüp ülkenin en önemli altyapısına sahip olduğu için mali yapıyı düzene sokabilecek satışlar gerçekleştirdi ancak kazanılan bu paralar sorumsuz şekilde sağa sola saçılınca istikrar bir türlü gelmedi. Şimdi 3 sezon öncesine dönmemiz lazım...
Şenol Güneş, Trabzonspor'dan sonra Bursaspor'a gelmişti. Sadece bir sezon durdu ama bir sezonda büyük işler yaptı. Bakambu, Fernandao, Volkan Şen, Ozan Tufan, Belluschi, Josue, Serdar Aziz, Civelli, Aziz Behich, Harun ve Şener Özbayraklı genelde Şenol Güneş'in kullandığı ilk 11'di. Bunlar içinden genci, yaşlısı neredeyse tamamı Şenol Güneş'in elinde sınıf atladı ve Bursaspor bu oyuncuların çoğunun satışından çok iyi bir gelir elde etti. Bakambu 7.5 milyon euro, Ozan Tufan 7 milyon euro, Enes Ünal 3 milyon euro, Volkan Şen 2.5 milyon euro, Şener Özbayraklı 1.650 milyon euro ve Batuhan Altıntaş da 400 bin euroya Avrupa'ya ya da İstanbul'a gittiler. Kulübün kasasına da tam 22 milyon euro gibi, Süper Lig takımlarının kolay kolay bir arada göremediği bir parayı bıraktılar. Bu para yaklaşık 1-2 ayda buhar oldu! Şenol Güneş sadece bir sezonda, 'az zamanda çok büyük işler' yapıp Beşiktaş'a giderken, Bursaspor taraftarından hain damgası yedi ve ayrıldı. Kimse giderken ne bıraktığına bakmadı sadece onları yarı yolda bıraktığına inandı.
Halbuki bu teknik adamlar kulüplerin anası babası değil, profesyoneli. Çalıştığı dönemde yaptıkları için teşekkür edileceğine hain damgası vuruldu. Sonra Ertuğrul Sağlam geldi. 2010'da takımı şampiyon yapan Sağlam için gösterilen sabır 10 maç sürmedi. O yaz satılan birçok oyuncu yüzünden takıma yeni birçok transfer yapıldı ve bunlar için başlı başına en az bir devre zaten uyum süreci gerekiyordu. Bir de o dönem yapılan transferlerin çoğunluğu menajer çıkması olunca hem satılan oyunculardan kazanılan 1 yıllık emeğin parası çöpe atıldı, hem de Bursaspor kadrosu zayıflatıldı. Ertuğrul Sağlam o transfer döneminde yönetime karşı 'sağlam' duramadığı için evet eleştirilebilir ama sezonun henüz 6. haftasında Eskişehir'i 2-0 yendikleri maçtan sonra tribünlerden yediği küfürler yüzünden kulübeye çöküp ağlatılması yapılacak bir ayıp, kabul edilebilecek bir davranış değildi. Nitekim iş tribünler tarafından kangrene döndürüldüğü için Sağlam daha fazla devam edemedi ve birkaç hafta sonra ayrıldı. Bu süreç sonrasında Hamzaoğlu'nda da gerçekleşecekti.
Ertuğrul Sağlam'ın yerine gelen geçici hocalar da takıma çare olamadı. Bursaspor küme düşme potasına geriledi. Osmanlıspor'a kendi sahasında 4-0 yenilmişti ki, ilk devrenin sonlarında Hamza Hamzaoğlu ile anlaştılar. Hamzaoğlu'nun elinde tamamen şuursuzca yapılmış, kırk yamadan bohça kurulmuş bir takım vardı. Başkan da değişti ve yeni başkan Ali Ay'ın açıklamalarına göre sadece Dzsudzsak; menajer parası, imza parası, bonusları ve maaşıyla 7 milyon euroya mal edilmişti! Bu akıl alır bir para değildi. De Sutter, Cuenca, Stoch, Hosagai ve aklıma gelmeyen birçok isim hem çok yüksek maliyete neden olmuş, hem de takımı küme düşmeye sürüklüyordu. Hamzaoğlu iyi bir başlangıç yaptı. Art arda 4 gollü galibiyetler aldı ve takımı düşme potasından kurtarıp orta sıralara taşıdı ancak İrfan Buz'un kaşı, Ertuğrul'un çöpü diye giden Bursaspor taraftarı çok geçmeden Hamzaoğlu'na da tavır aldı. Sebep ise Galatasaray ile ilgili sorulan sorulara cevap vermesiydi.
Hamzaoğlu - Ali Ay döneminde Ankaragücü, Sakarya, Göztepe, Kocaeli ve daha bir çok amatöre kadar düşen, batan kulüpler gibi Bursaspor da batmasın diye futbolcu satılmak zorundaydı. Dzsudzsak, Cuenca, De Sutter gibi çok maaş alan, az performans veren isimler gönderildi. Hamzaoğlu bu konuda da eleştirildi ama Dzsudzsak kendisini Avrupa'da isteyen olmayınca Birleşik Arap Emirlikleri'ne gitti. De Sutter, Belçika'da aldığı maaşın 2 katına geldiği Bursa'dan yine Belçika'ya gitti, Hosagai, Stoch ve Cuenca da yine geldikleri yerlere döndüler ve bu sezon ne yapmışlar diye baktığımda gördüğüm hep hayal kırıklığı. 22 milyon gelirin böyle çarçur edilmesi olacak iş değil. Yaz transfer döneminde ise Bursaspor Serdar Aziz ve Dzsudzsak'ı satarak 7.5 milyon euro kazandı. Yaptığı harcama ise sadece 350 bin euroya Yonathan Del Valle ve Joshua John'du. Bursaspor'un yapması gereken bu sezonu geçiş yılı olarak görüp, gençlerini çıkarmak ve mali yapıyı düzeltmekti ancak yazının başında dediğim gibi 'Bir kez şampiyon olmanın en ağır bedeli, her sezon şampiyonluk beklentisi'
Sezonun ilk yarısında takım 27 puan toplayıp 5. oldu. Süper Lig'in Konyaspor ve Karabükspor'un ardından en çok koşan takımıydı. Evet pahalı ve yetenekli oyuncuları yoktu ama ucuz olmasına rağmen savaşan bir takım kurulmuştu. Buna karşın daha 2. haftadan bazı futbolcular ve teknik direktör Hamzaoğlu'na küfürler hep vardı. Yanılmıyorsam ilk yarının son haftasında da yine tribünden edilen küfürler sonrasında Hamzaoğlu basın toplantısında isyan etmiş ve istifasını vermişti. Ertuğrul Sağlam'da yapılan hata yine yapıldı. Sağlam Eskişehirspor maçında ağlatıldıktan sonra nasıl toparlanamadıysa, Hamzaoğlu da aynı şekilde dönüşü yapamadı. Takım kaptanları Harun ve Batalla, Hamzaoğlu'nu istifadan döndürse de ipler kopmuştu ve ayrılık sadece 3-4 hafta gecikti. Halbuki ipler koptuğunda devreye yeni bir teknik adamla girilmesi gerekiyordu. Hem Ali Ay, hem de Hamzaoğlu devam kararı ile önemli bir hata yapmışlardı.
Sonrası da bir kamyonun yokuş aşağı gidişi gibiydi. Mutlu Topçu ve ardından Adnan Örnek geldi. Örnek bir mağlubiyetin ardından oyunculara ağır sözler söyledi. "Bunlar oynayacağına gençleri oynatırım hiç değilse onurlarıyla oynarlar" gibi ağır sözler söyledi ve sonra gençleri falan da oynatamadı. Futbolcuların takımı sahiplenmediğini, sorumluluk almadığını iddia etti ama baktı küme düşülüyor, son hafta ilk kaçan da yine kendisi oldu. Futbolculara hakaret etti, sorumluluk almıyorlar dedi ve düşme tehlikesi görününce de ağlayıp istifa etti. Son hafta resmen kaçtı. Böyle düşük seviyede hocaları Bursaspor'a kurtarıcı diye getirmek de neredeyse sonu hazırladı ama futbolcular yine de dayak yemelere, hakaretlere rağmen takımı ligde tuttu. Batalla önderliğinde gittiler deplasmanda Trabzonspor'u yendiler ve ağlayarak kümede kaldılar. Taraftar Trabzon maçı sonrası ne mi yaptı? Yine çığır açtılar ve "En büyük taraftar futbolcular sahtekar" diye bağırdılar. İnanabiliyor musunuz? Takım 5. giderken küfür et, küstür, ağlat. Sonra tökezleyince otobüsü bas döv. Sonra küme düşmemek için canlarını dişlerine takıp takımı ligde tutunca da adamlara sahtekar de!
Daum sahtekar, Ertuğrul Sağlam sahtekar, Mutlu Topçu sahtekar, Şenol Güneş sahtekar, Hamzaoğlu sahtekar, futbolcular, kendi seviyelerinin üzerine çıkıp 5. giderken bile sahtekar ama Bursaspor taraftarı hep en büyük...
Son dönemde Türkiye'de taraftar kültürü, takım menfaatinin önüne geçti. Taraftarlar tribünlerde kendi şovlarını, sahadaki takımdan çok önemsiyor. Çoğunun maç izlemeyip kendi halinde marş söylemesi ve oyunun gidişatından tamamen bağımsız bağırması da bu yüzden. Taraftarın derdi artık şahsileşti. Bu durum da taraftarı olan takımlara genelde destek değil köstek olmaya başladı. Takım iyiyse Beşiktaş gibi şampiyon oluyorsa taraftar çok iyi. Destek var eğlence var ama takım kötüyse taraftar iki kat kötü. Bugün Bursaspor kadrosu evet iyi değil ama Akhisar kadrosundan da kötü mü? Taraftarı olmasaydı Bursaspor'un, futbolcusu her hafta küfür, arada dayak yemeseydi en kötü Akhisar gibi orta sıralarda bitirirdi ama dikkat ederseniz artık bu baskı ülkesinde taraftarı olan takımlar, taraftarsız takımların altında...
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Bursaspor bu hale nasıl düştü?
Sezonun ilk yarısında takım 27 puan toplayıp 5. oldu. Süper Lig'in Konyaspor ve Karabükspor'un ardından en çok koşan takımıydı. Evet pahalı ve yetenekli oyuncuları yoktu ama ucuz olmasına rağmen savaşan bir takım kurulmuştu.
Futbolist yazarlarından Sinan Yılmaz, Bursaspor'un son durumunu değerlendirdi.
Bursaspor bu hale nasıl düştü?
Süper Lig'de 7 yıl önce şampiyonluk kutlayan Bursaspor, 7 sezon içinde yaptığı yanlışlar dolayısıyla az daha bu sezon küme düşecekti. Üstelik küme düşmeseler bile gelecek adına güzel değil sıkıntılı günler bekliyor çünkü mali açıdan Bursaspor'un birkaç yıl kemer sıkması gerek. Kulüp üzerinde ve yöneticiler üzerinde büyük bir baskı gücü olan taraftar ise geleceği kurtarmak için kemer sıkılmasını değil, transferi talep ediyor. Nasıl başarı bir günde gelmiyorsa, çöküş de bir günde gelmedi. Bursaspor'un son beş teknik direktörü Daum, İrfan Buz, Şenol Güneş, Ertuğrul Sağlam ve Hamza Hamzaoğlu'ydu. Bu beş isim de Türkiye standartlarına göre ortalamanın üstünde veya potansiyeli olan isimler olsa da Bursaspor'da hiçbiri beğenilmedi. Zira bir kez şampiyon olmanın en ağır bedeli, her sezon şampiyonluk beklentisine girmek oldu. Kulüp ülkenin en önemli altyapısına sahip olduğu için mali yapıyı düzene sokabilecek satışlar gerçekleştirdi ancak kazanılan bu paralar sorumsuz şekilde sağa sola saçılınca istikrar bir türlü gelmedi. Şimdi 3 sezon öncesine dönmemiz lazım...
Şenol Güneş, Trabzonspor'dan sonra Bursaspor'a gelmişti. Sadece bir sezon durdu ama bir sezonda büyük işler yaptı. Bakambu, Fernandao, Volkan Şen, Ozan Tufan, Belluschi, Josue, Serdar Aziz, Civelli, Aziz Behich, Harun ve Şener Özbayraklı genelde Şenol Güneş'in kullandığı ilk 11'di. Bunlar içinden genci, yaşlısı neredeyse tamamı Şenol Güneş'in elinde sınıf atladı ve Bursaspor bu oyuncuların çoğunun satışından çok iyi bir gelir elde etti. Bakambu 7.5 milyon euro, Ozan Tufan 7 milyon euro, Enes Ünal 3 milyon euro, Volkan Şen 2.5 milyon euro, Şener Özbayraklı 1.650 milyon euro ve Batuhan Altıntaş da 400 bin euroya Avrupa'ya ya da İstanbul'a gittiler. Kulübün kasasına da tam 22 milyon euro gibi, Süper Lig takımlarının kolay kolay bir arada göremediği bir parayı bıraktılar. Bu para yaklaşık 1-2 ayda buhar oldu! Şenol Güneş sadece bir sezonda, 'az zamanda çok büyük işler' yapıp Beşiktaş'a giderken, Bursaspor taraftarından hain damgası yedi ve ayrıldı. Kimse giderken ne bıraktığına bakmadı sadece onları yarı yolda bıraktığına inandı.
Halbuki bu teknik adamlar kulüplerin anası babası değil, profesyoneli. Çalıştığı dönemde yaptıkları için teşekkür edileceğine hain damgası vuruldu. Sonra Ertuğrul Sağlam geldi. 2010'da takımı şampiyon yapan Sağlam için gösterilen sabır 10 maç sürmedi. O yaz satılan birçok oyuncu yüzünden takıma yeni birçok transfer yapıldı ve bunlar için başlı başına en az bir devre zaten uyum süreci gerekiyordu. Bir de o dönem yapılan transferlerin çoğunluğu menajer çıkması olunca hem satılan oyunculardan kazanılan 1 yıllık emeğin parası çöpe atıldı, hem de Bursaspor kadrosu zayıflatıldı. Ertuğrul Sağlam o transfer döneminde yönetime karşı 'sağlam' duramadığı için evet eleştirilebilir ama sezonun henüz 6. haftasında Eskişehir'i 2-0 yendikleri maçtan sonra tribünlerden yediği küfürler yüzünden kulübeye çöküp ağlatılması yapılacak bir ayıp, kabul edilebilecek bir davranış değildi. Nitekim iş tribünler tarafından kangrene döndürüldüğü için Sağlam daha fazla devam edemedi ve birkaç hafta sonra ayrıldı. Bu süreç sonrasında Hamzaoğlu'nda da gerçekleşecekti.
Ertuğrul Sağlam'ın yerine gelen geçici hocalar da takıma çare olamadı. Bursaspor küme düşme potasına geriledi. Osmanlıspor'a kendi sahasında 4-0 yenilmişti ki, ilk devrenin sonlarında Hamza Hamzaoğlu ile anlaştılar. Hamzaoğlu'nun elinde tamamen şuursuzca yapılmış, kırk yamadan bohça kurulmuş bir takım vardı. Başkan da değişti ve yeni başkan Ali Ay'ın açıklamalarına göre sadece Dzsudzsak; menajer parası, imza parası, bonusları ve maaşıyla 7 milyon euroya mal edilmişti! Bu akıl alır bir para değildi. De Sutter, Cuenca, Stoch, Hosagai ve aklıma gelmeyen birçok isim hem çok yüksek maliyete neden olmuş, hem de takımı küme düşmeye sürüklüyordu. Hamzaoğlu iyi bir başlangıç yaptı. Art arda 4 gollü galibiyetler aldı ve takımı düşme potasından kurtarıp orta sıralara taşıdı ancak İrfan Buz'un kaşı, Ertuğrul'un çöpü diye giden Bursaspor taraftarı çok geçmeden Hamzaoğlu'na da tavır aldı. Sebep ise Galatasaray ile ilgili sorulan sorulara cevap vermesiydi.
Hamzaoğlu - Ali Ay döneminde Ankaragücü, Sakarya, Göztepe, Kocaeli ve daha bir çok amatöre kadar düşen, batan kulüpler gibi Bursaspor da batmasın diye futbolcu satılmak zorundaydı. Dzsudzsak, Cuenca, De Sutter gibi çok maaş alan, az performans veren isimler gönderildi. Hamzaoğlu bu konuda da eleştirildi ama Dzsudzsak kendisini Avrupa'da isteyen olmayınca Birleşik Arap Emirlikleri'ne gitti. De Sutter, Belçika'da aldığı maaşın 2 katına geldiği Bursa'dan yine Belçika'ya gitti, Hosagai, Stoch ve Cuenca da yine geldikleri yerlere döndüler ve bu sezon ne yapmışlar diye baktığımda gördüğüm hep hayal kırıklığı. 22 milyon gelirin böyle çarçur edilmesi olacak iş değil. Yaz transfer döneminde ise Bursaspor Serdar Aziz ve Dzsudzsak'ı satarak 7.5 milyon euro kazandı. Yaptığı harcama ise sadece 350 bin euroya Yonathan Del Valle ve Joshua John'du. Bursaspor'un yapması gereken bu sezonu geçiş yılı olarak görüp, gençlerini çıkarmak ve mali yapıyı düzeltmekti ancak yazının başında dediğim gibi 'Bir kez şampiyon olmanın en ağır bedeli, her sezon şampiyonluk beklentisi'
Sezonun ilk yarısında takım 27 puan toplayıp 5. oldu. Süper Lig'in Konyaspor ve Karabükspor'un ardından en çok koşan takımıydı. Evet pahalı ve yetenekli oyuncuları yoktu ama ucuz olmasına rağmen savaşan bir takım kurulmuştu. Buna karşın daha 2. haftadan bazı futbolcular ve teknik direktör Hamzaoğlu'na küfürler hep vardı. Yanılmıyorsam ilk yarının son haftasında da yine tribünden edilen küfürler sonrasında Hamzaoğlu basın toplantısında isyan etmiş ve istifasını vermişti. Ertuğrul Sağlam'da yapılan hata yine yapıldı. Sağlam Eskişehirspor maçında ağlatıldıktan sonra nasıl toparlanamadıysa, Hamzaoğlu da aynı şekilde dönüşü yapamadı. Takım kaptanları Harun ve Batalla, Hamzaoğlu'nu istifadan döndürse de ipler kopmuştu ve ayrılık sadece 3-4 hafta gecikti. Halbuki ipler koptuğunda devreye yeni bir teknik adamla girilmesi gerekiyordu. Hem Ali Ay, hem de Hamzaoğlu devam kararı ile önemli bir hata yapmışlardı.
Sonrası da bir kamyonun yokuş aşağı gidişi gibiydi. Mutlu Topçu ve ardından Adnan Örnek geldi. Örnek bir mağlubiyetin ardından oyunculara ağır sözler söyledi. "Bunlar oynayacağına gençleri oynatırım hiç değilse onurlarıyla oynarlar" gibi ağır sözler söyledi ve sonra gençleri falan da oynatamadı. Futbolcuların takımı sahiplenmediğini, sorumluluk almadığını iddia etti ama baktı küme düşülüyor, son hafta ilk kaçan da yine kendisi oldu. Futbolculara hakaret etti, sorumluluk almıyorlar dedi ve düşme tehlikesi görününce de ağlayıp istifa etti. Son hafta resmen kaçtı. Böyle düşük seviyede hocaları Bursaspor'a kurtarıcı diye getirmek de neredeyse sonu hazırladı ama futbolcular yine de dayak yemelere, hakaretlere rağmen takımı ligde tuttu. Batalla önderliğinde gittiler deplasmanda Trabzonspor'u yendiler ve ağlayarak kümede kaldılar. Taraftar Trabzon maçı sonrası ne mi yaptı? Yine çığır açtılar ve "En büyük taraftar futbolcular sahtekar" diye bağırdılar. İnanabiliyor musunuz? Takım 5. giderken küfür et, küstür, ağlat. Sonra tökezleyince otobüsü bas döv. Sonra küme düşmemek için canlarını dişlerine takıp takımı ligde tutunca da adamlara sahtekar de!
Daum sahtekar, Ertuğrul Sağlam sahtekar, Mutlu Topçu sahtekar, Şenol Güneş sahtekar, Hamzaoğlu sahtekar, futbolcular, kendi seviyelerinin üzerine çıkıp 5. giderken bile sahtekar ama Bursaspor taraftarı hep en büyük...
Son dönemde Türkiye'de taraftar kültürü, takım menfaatinin önüne geçti. Taraftarlar tribünlerde kendi şovlarını, sahadaki takımdan çok önemsiyor. Çoğunun maç izlemeyip kendi halinde marş söylemesi ve oyunun gidişatından tamamen bağımsız bağırması da bu yüzden. Taraftarın derdi artık şahsileşti. Bu durum da taraftarı olan takımlara genelde destek değil köstek olmaya başladı. Takım iyiyse Beşiktaş gibi şampiyon oluyorsa taraftar çok iyi. Destek var eğlence var ama takım kötüyse taraftar iki kat kötü. Bugün Bursaspor kadrosu evet iyi değil ama Akhisar kadrosundan da kötü mü? Taraftarı olmasaydı Bursaspor'un, futbolcusu her hafta küfür, arada dayak yemeseydi en kötü Akhisar gibi orta sıralarda bitirirdi ama dikkat ederseniz artık bu baskı ülkesinde taraftarı olan takımlar, taraftarsız takımların altında...
Kaynak: Futbolist - Sinan Yılmaz
En Çok Okunan Haberler