İlk yarıda tek özelliği, rakip hücumlarında topun önüne geçebilmek olan on bir adamı izledik Bursaspor adına…
Tamam; bu takım ligin üst sıraları için yeterli değil, üstelik ideal kadrosunda yer alan ve oyunu yönlendiren 4 oyuncusundan yoksun.
Bu durumda, her normal zekâda ve tecrübedeki teknik adamın yapabileceğini uyguladı Mösyö Lögen…
Ama, rakibin durumu ve sahasındaki seyirci baskısını da hesap edebilmeliydi Fransız teknik adam… Bu nedenle değil mi, bu yılın en önemli transferi kendisi…
Topu dolaştırmadan direk oynayayım ben de…İkinci yarıyı gördükten sonra, bu çekingenlik, pasiflik ve de korkaklık neden diyeceğim.
Benim tarzım bu değildir aslında ama, bu kez demek durumundayım. Maçın 60. dakikasından, bitime kadar gösterilen fiziksel direnç ve karşı kaleye gitme isteği, beni Bursaspor adına umutlandırdı çünkü…
Hattâ, bunlardan hangisi Bursaspor diyecek oldum kendi kendime…
Ama burada biraz duralım ve bir saptama yapalım. Bursaspor’un bu baskısı (bana göre beklenmedik tepkisi) gol getirebilir miydi?
Asıl soru bu bence…
Cevabı bende yok. Çünkü, oyunda kalan toplam 26 futbolcu içinde topla en az temas eden Stancu idi (son anlarda girenleri bunun dışında tutuyorum). Delarge ise takımın bir parçası değildi sanki. Kubilay girdikten sonra, takımın dizilişi ve sahaya yayılışı hakkında da pek bir şey anlayamadım. Bu da, Lögen’in anlaşılmaz bir temasıydı oyuna…
Genel anlamda maçı irdelemek gerekirse…
İki takımın futbol gelenekleri ve özellikle Trabzonspor’un oyuncu kalitesi göz önünde bulundurulursa, futbol adına ortaya bir şey konduğunu söylemek zor.
Bunun yerine, fizik güç ile yakın temasların bol olduğu bir mücadele, çekişme, isterseniz didişme deyin, sürekl onu izledik.
Trabzonspor’un 3 topunun direkten dönüşü, Burak’ın 5 ofsayt pozisyonu dışında, en az bir o kadar Harun ile karşı karşıya kalmasına rağmen bunları söylüyorum.
Bir de Yusuf Yazıcı’nın enfes vuruşunu es geçmemek gerek diyorum.
Bursaspor adına olumlu bir şeyler söylemek için kendimi ve hafızamı zorluyorum. İçimden geçen tek cümle,“kötü koşmadılar”oluyor.
Bu arada Barış’ın takımdaki en etkin isim olduğuna dair de not düşmek istiyorum.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Web.tv
Hangi Bursaspor
İsmail Kemankaş'ın bugünkü köşe yazısı.
İlk yarıda tek özelliği, rakip hücumlarında topun önüne geçebilmek olan on bir adamı izledik Bursaspor adına…
Tamam; bu takım ligin üst sıraları için yeterli değil, üstelik ideal kadrosunda yer alan ve oyunu yönlendiren 4 oyuncusundan yoksun.
Bu durumda, her normal zekâda ve tecrübedeki teknik adamın yapabileceğini uyguladı Mösyö Lögen…
Ama, rakibin durumu ve sahasındaki seyirci baskısını da hesap edebilmeliydi Fransız teknik adam… Bu nedenle değil mi, bu yılın en önemli transferi kendisi…
Topu dolaştırmadan direk oynayayım ben de…İkinci yarıyı gördükten sonra, bu çekingenlik, pasiflik ve de korkaklık neden diyeceğim.
Benim tarzım bu değildir aslında ama, bu kez demek durumundayım. Maçın 60. dakikasından, bitime kadar gösterilen fiziksel direnç ve karşı kaleye gitme isteği, beni Bursaspor adına umutlandırdı çünkü…
Hattâ, bunlardan hangisi Bursaspor diyecek oldum kendi kendime…
Ama burada biraz duralım ve bir saptama yapalım. Bursaspor’un bu baskısı (bana göre beklenmedik tepkisi) gol getirebilir miydi?
Asıl soru bu bence…
Cevabı bende yok. Çünkü, oyunda kalan toplam 26 futbolcu içinde topla en az temas eden Stancu idi (son anlarda girenleri bunun dışında tutuyorum). Delarge ise takımın bir parçası değildi sanki. Kubilay girdikten sonra, takımın dizilişi ve sahaya yayılışı hakkında da pek bir şey anlayamadım. Bu da, Lögen’in anlaşılmaz bir temasıydı oyuna…
Genel anlamda maçı irdelemek gerekirse…
İki takımın futbol gelenekleri ve özellikle Trabzonspor’un oyuncu kalitesi göz önünde bulundurulursa, futbol adına ortaya bir şey konduğunu söylemek zor.
Bunun yerine, fizik güç ile yakın temasların bol olduğu bir mücadele, çekişme, isterseniz didişme deyin, sürekl onu izledik.
Trabzonspor’un 3 topunun direkten dönüşü, Burak’ın 5 ofsayt pozisyonu dışında, en az bir o kadar Harun ile karşı karşıya kalmasına rağmen bunları söylüyorum.
Bir de Yusuf Yazıcı’nın enfes vuruşunu es geçmemek gerek diyorum.
Bursaspor adına olumlu bir şeyler söylemek için kendimi ve hafızamı zorluyorum. İçimden geçen tek cümle, “kötü koşmadılar” oluyor.
Bu arada Barış’ın takımdaki en etkin isim olduğuna dair de not düşmek istiyorum.
En Çok Okunan Haberler